Avrupa’da biriken stoklar fiyat pazarlığı için fırsat
Koronavirüs hız kesmeden etkisini sürdürürken, ne zaman kontrol altına alınacağı belirsizliğini koruyor. Tüm dünya hayatın ne zaman normale döneceğini umutla bekliyor. Salgın sonrası için ise kafalarda birçok soru işareti var. Türkiye’de fabrikalar verdikleri üretim aralarını sürekli uzatırken, Nisan’ı tamamen kayıp bir ay olarak düşünmek gerekiyor. Peki sanayide çarklar yeniden ne zaman dönmeye başlar? Geçtiğimiz hafta online toplantı ile sorularımızı yanıtlayan Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Haydar Yenigün’e göre, Nisan’ı kaybettikten sonra Mayıs’ta üretime geri dönülmesi en iyi senaryo. Kötümser senaryo ise tam bir katastrof. Pandeminin aylar boyunca sürmesi, fabrikaların durması, satışların kesilmesi, akaryakıt harcanmaması, lastik ve yağ satılmaması, devletin vergi gelirinin azalması özetle otomotivde hayatın felç olması demek. Bardağın dolu tarafına bakarsak, hayatın kısa sürede normale dönmesiyle satışlarda patlama bekleniyor. Yenigün, Mart ayının ortasından itibaren hayata geçirilmemiş siparişler ile Ağustos 2018’den bu yana ertelenen talep sayesinde pazarda ciddi bir büyüme öngörüyor.
Nisan’da otoya yüzde 3-7 zam geldi
İşte o zaman da akıllara yükselen döviz kuru nedeniyle otomobil fiyatlarının hangi seviyelere çıkacağı geliyor. Son 1.5 yılda zaten yükselen fiyatlar daha da mı artacak? Pandemi döneminde geliri düşen, belki işini kaybeden veya öncelikleri değişen tüketici, nasıl otomobil sahibi olacak? Şirketler Nisan’dan itibaren araç fiyatlarına kurdaki artışı yansıtmış durumda. Otomobile yüzde 3 ile 7 arasında zam yapıldı. Ancak bu dönemde Avrupa’da büyük araç stoklarının oluşması, fiyat konusunda şirketlerin elini güçlendirebilir. Nisan ve Mayıs döneminde ithal edilecek araçlarda pazarlık yapılabilir, daha uygun fiyatlar yakalanabilir. Stok maliyetini hesaplayan ana merkezler, ellerindeki otomobilleri bitirmek adına fiyat kırabilir. Birçok markanın bununla ilgili çaba gösterdiğini duyuyorum. Açık olan limanlardan Türkiye’ye siparişlerin gelebildiğinin altını çizeyim.
Sonrasında ise yine giriş fiyatları geçerli olacaktır, yani virüsün kontrol altına alınmasıyla birlikte kurların gevşeyip gevşememesi önem kazanacaktır. Esasında her şey Türkiye ekonominin ne kadar sürede toparlanacağına bağlı. Dünya Bankası’nın Türkiye’nin 2020 yılı büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 0.5’e revize etmesi, IMF’nin de yüzde 3’lük GSYİH artışını yüzde 5’lik küçülme olarak değiştirmesi ise işimizin zor olacağını gösteriyor. Hiç kuşkusuz unutmamak gerekir ki Türkiye’nin dinamikleri farklıdır, krizlere alışık olduğumuz için çabuk atlatmayı da biliriz…